Linkedin sosyal medya platformu üzerinden geçen hafta anket düzenlemiş, ‘Türk havacılık sektöründe hangi platformun eksikliğini hissediyorsunuz?’ diye sormuştum. Cevaplayanların büyük çoğunluğu ‘dernek’ dedi ! Beni şaşırtmadı, siz şaşırdınız mı ?
Havacılıkla ilgilenen çoğu insanın işine, havacılığa tutkuyla bağlı olduğunu görürsünüz. Bu tutku bize geçmişimizden geliyor. Türk havacılık tarihinde pek çok ilke imza atan Vecihi Hürkuş, pilot olarak ilk uçuşunu 21 Mayıs 1916 tarihinde, henüz 20 yaşındayken yaptı. Hürkuş, tayyarecilik tahsilini bitirir bitirmez atandığı Kafkas Cephesi’nde ilk Rus uçağını düşürdüğündeyse sadece 21 yaşındaydı. İmkansızlıklara,zorluklara rağmen pes etmeyen sayısız Vecihi Hürkuş örnekleri verilebilir.
Peki ya şimdi ? İmkanlarımız ve derneklerimiz var. Ne değişti dersiniz? Yeni mezun arkadaşlarımız için dernekler nasıl bir yol izliyor? Üyeler dernek yönetiminden memnun mu?
Mezun olmuş ya da olacak arkadaşlarımdan sayısız mesaj alıyorum. Pandemi sebebiyle havacılık sektöründe oluşan karamsar tablodan dolayı tedirginler. Çünkü bu belirsiz tabloda her gün umutsuzluğa kapılıyor ve durumu anlamaya çalışıyorlar. Belki farkında değiller, derneklerin toplum içindeki önemi giderek artıyor.Bu dönemde mezun olmuş ya da olacak arkadaşlarımız için program ve etkinlikler yapılarak yanında olduklarını hissettirmelisiniz.Üyeler ile sık sık iletişim içinde kalıp , karşılıklı fikir alışverişinde bulunmalısınız.
Genelde eleştiriyi sevmeyen bir milletiz. Eleştirenlerden de hiç hoşlanmıyoruz. Yanlışlarımız, hatalarımız ve eksiklerimizle ilgili sessiz kalınmasını istiyoruz ya da övülmeliyiz. Oh ne güzel ! Gerçeklere dayalı, doğru ve iyi niyetli eleştiriler katkı verir, başarıyı getirir. Bunların göz ardı edilmesiyse mevcut başarısız durumun devam etmesinden başka bir işe yaramaz. Var olan yanlışlara yapıcı eleştiriler yapılmazsa, çözülemeyen sorunlara fikirler sunulmazsa nasıl başarılı olacağız?
Elimden geldiği kadar buna karşı çıkmaya ve görüşlerimi her fırsatta söylemeye çalışıyorum. Herhangi bir görüş alışverişinde bulunmadan yazıp çizdiğim yönünde sitemde bulunuyorlar ama bu hiç doğru değil.
Yönetim anlayışının şeffaf olması ve bilgi paylaşımından korkmaması başarının temelidir. Ne yazık ki derneklerimizde sevgi, dayanışma, hoşgörü ve yapıcı eleştiri kültürü yok. Bu da derneklerin gerilemesine ve itibarlarının zedelenmesine sebep oluyor. Eminim pek çok meslektaşım aynı şeyi düşünüyordur. Dernek olarak bugüne kadar olaylara bu açıdan bakamadığımız için kaybediyoruz. Kişisel öz eleştirinin yanı sıra, kurumsal ve toplumsal öz eleştirinin başarıyı getireceği gerçeği, en güçlü haliyle karşımıza çıktı.
Olmayan bir şeye inanmak belki bir süre sizi oyalayabilir ama gerçek öyle ya da böyle bir gün ortaya çıkacaktır. Bu nedenle gelin, yapılan bu öz eleştiri bir yol, bir iz olsun. Gelişmek isteyen insan hatalarından korkmaz, onları gizlemeye kalkmaz. Kendisine eleştirel bakar ve önerilere açık olur.
Liyakat sisteminin insana ve bilime yapılan yatırımla işlediği bir kurumda başarısızlık mümkün değildir. Unutmayın, hatalara karşı çıkmamak, yanlışlara sessiz kalmak, onlara ortak olmak demektir.
“İstikbal göklerdedir. Göklerini koruyamayan uluslar, yarınlarından asla emin olamazlar.’’ Atam ne güzel söylemiş…
Emeğinize sağlık bir çok kişinin düşündüklerini gün yüzüne çıkarmışsınız.