
Enerji kaynakları taşıtların kullanılması (otomobil, uçak, gemi, tren), ısıtma sistemlerinin aktif olması, sanayinin çalışması, fabrikalarda üretimlerin oluşması gibi birçok alanda olmazsa olmazdır. Ülkemizde genel olarak elektrik enerjisinin %70’i çevre kirliliği yaratan ve küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtlardan (%31-doğal gaz; %29-linyit, %10 petrol türevleri, taş kömürü, vb.) %5,6’sı ise rüzgâr enerjisinden elde edilmektedir. Türkiye’nin enerji tüketiminin % 75’i ithalatla karşılanmaktadır. Bu oranın gittikçe artması ön görülmektedir. Bu kapsamda özellikle güneş, jeotermal, rüzgâr, hidrojen gibi yenilenebilir enerji kaynakları alanında çalışmalar gün geçtikte artmakta ve kurulu güç kapasitesi de gelişmektedir. Ülkemiz rüzgâr enerjisi açısından incelendiğinde, yer seviyesinden 50 metre yükseklikte ve 7,5 m/s üzeri rüzgâr hızlarına sahip alanlarda kilometrekare başına 5 MW gücünde rüzgâr santralı kurulabilmesinin mümkün olduğu tespit edilmiştir. Bu kabuller ışığında, orta-ölçekli sayısal hava tahmin modeli ve mikro-ölçekli rüzgâr akış modeli kullanılarak üretilen rüzgâr kaynak bilgilerinin verildiği Rüzgâr Enerjisi Potansiyel Atlası (REPA) hazırlanmıştır. Türkiye rüzgâr enerjisi potansiyeli 48.000 MW olarak belirlenmiştir. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün %1,30’una denk gelmektedir. 2018 yılında rüzgâr enerjisinden 19,882 milyar kWh elektrik üretilmiştir.

Gelişen ülkelerde yıllık enerji tüketimi yaklaşık % 3 artış göstermektedir. Enerji ihtiyacının ülkemizde ve dünyada 2030 yılında günümüze göre yaklaşık 3 katına çıkacağı ön görülmektedir. Ülkemiz rüzgâr türbini üretiminde %75 oranında dışa bağımlıdır. 2010-2018 yılları arasında Fransa, İspanya, İrlanda ve Çin’den gümrük verilerine göre toplam 2 milyar dolarlık bir ihracat yapılmıştır. 2023 yılı enerji bakanlığı hedefi kurulu rüzgâr türbini gücünün 7 GW’dan 20 GW gücüne çıkarılması amaçlanmıştır. Bu kapsamda yerli ve patent ile korunan rüzgâr türbinlerinin üretilmesi ve üretilecek ürünün pazardaki mevcut rakiplerden üstün olması gerekmektedir. Yukarıdaki istatistiklerden de görüldüğü üzere 2023 yılına kadar kurulu gücün 3 katına çıkacak olması rüzgâr türbinlerinde de mevcut durumda dışa bağımlılığın artacağı sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Dolayısıyla yenilikçi bir yerli rüzgâr türbinin büyüyen pazarda yer edinmesi mümkündür. Bunun için mevcut sistemlerin dezavantajlarından yola çıkarak yeni tasarımlar ve yeni patentlenebilir modeller üretilmesi gerekmektedir.
Rüzgar enerjisi uygulamalarının ilk yatırım maliyetinin yüksek, kapasite faktörlerinin düşük oluşu ve değişken enerji üretimi gibi dezavantajlarının yanında üstünlükleri genel olarak aşağıdaki şekilde sıralanabilmektedir.
- Atmosferde bol ve ücretsiz olması,
- Yenilenebilir ve temiz bir enerji kaynağı olması,
- Çevre dostu olması,
- Asit yağmurlarına sebebiyet veren atmosferik emisyonlar üretmemesi,
- Rüzgar türbinlerinin ömürlerini tamamlamasından sonra türbinlerin kullanıldığı alanların eski haline kolayca getirilebilmesi,
- Kaynağının güvenilir olması,
- Tükenme ve zamanla fiyatının artma riskinin olmaması,
- İstihdam yaratması,
- Hammaddesinin tamamen yerli olması, dışa bağımlılık yaratmaması,
- Teknolojisinin tesis edilmesi ve işletilmesinin göreceli olarak basit olması,
- İşletmeye alınmasının kısa bir süre içerisinde gerçekleştirilebilmesi
Türkiye’de elektrik enerjisinin %70’i çevre kirliliği yaratan ve küresel ısınmaya yol açan fosil yakıtlardan (%31-doğal gaz; %29-linyit, %10 petrol türevleri, taş kömürü, vb.) elde edilmektedir

2016 yılı Türkiye’deki elektrik enerjisi kurulu gücü 78.581,9 MW
Türkiye’nin yıllık büyüme hızı dikkate alınarak yapılan enerji talebi hakkındaki öngörüler, 2020 yılına kadar 435 milyon kWh’e ulaşması beklenmektedir. Bu bağlam da 2016 yılı içinde 1.387 MW’lık santrali işletmeye alarak toplamda 6.106 MW rüzgar kurulu gücüne ulaştık. Bu yeni rekorla Almanya ve Fransa’dan sonra Avrupa’da üçüncü, dünyada yedinci sıraya yerleştik.
2009 yılında da yayınlanan Elektrik Enerjisi Piyasası ve Arz Güvenliği Strateji Belgesi’ne göre 2023 yılında; yenilenebilir enerji kaynaklarının elektrik üretimi içerisindeki payının en az % 30 olması hedefleniyor. 2023 yılında toplamda 100.000 MW kurulu güce ulaşılması ve bunun % 20’sinin yani 20.000 MW’ının rüzgardan karşılanması hedefleniyor.
Rüzgar Enerjisi, dünyada kullanımı en çok artan yenilenebilir enerji kaynaklarından biridir. 2016 yılı sonu itibari ile dünyada bulunan toplam rüzgar kurulu gücü 486,750 MW’tır. Global Wind Energy Council (GWEC) tarafından yayımlanan istatistiksel rapora göre, 2016 yılında rüzgar enerjisine en çok yatırım yapan ilk 5 ülke sırasıyla Çin, Amerika, Almanya, Hindistan ve Brezilya olmuştur. 2016 sonu itibari ile dünyadaki en yüksek kurulu güce sahip ülkeler ise sırasıyla Çin, Amerika, Almanya, Hindistan ve İspanya’dır.

Enerjinin üretim ve tüketimi, ülkelerin gelişmişlik düzeyini ölçmede kullanılan uluslararası en geçerli göstergelerden biri olarak görülmektedir. Yukarıda ki tabloda da görüldüğü gibi dünyanın en önemli ekonomilerinin 2016 yılında ki toplam kurulu rüzgar gücü verileri gösterilmiştir. Türkiye rüzgar gücüne son yıllarda oldukça önem vermektedir. 2016 yılında topla kurulu RES gücümüz 6.106 MW gücüne ulaşmış olup 2023 hedefleri arsında ise 20000 MW gücüne çıkarılması amaçlanmaktadır. Ortalama bir rüzgar türbini gücünün 2 MW olarak düşünürsek, yaklaşık 2016-2023 yılları arasında 7000 adet rüzgar türbininin kurulumu gerçekleştirilecektir.
Gelecek yenilenebilirde fakat ulke olarak ne durumdayiz